Birçok gelişmiş ülkedeki binalar, ülkelerinin enerji kaynaklarının önemli bir bölümünü tüketmektedir. Hem ticari hem de konut binaları dünyanın enerji tüketiminin %20 ila %40'ından sorumludur ve bu değerler her yıl istikrarlı bir şekilde artmaktadır. Binalar sadece büyük miktarda enerji harcamakla kalmayıp, çevre için zararlı olabilecek ve dünyanın iklim değişikliğinde büyük bir rol oynayabilecek önemli karbondioksit emisyonlarının ardındaki sebepleri de olmaktadır. Ayrıca, bina inşası, toksik materyallerin ve diğer birçok zararlı süreçlerin kullanımından kaynaklanan atmosferik ve su kirliliği gibi birçok çevre sorununu da beraberinde getirir. Açıkçası, yapı inşaat endüstrisi sonuçta önemli bir çevre yükü olabilir. Buna bağlı olarak, küresel ısınma, susuzluk, çevre kirliliği ve doğal kaynakların hızla tüketilmesi yapı sektöründe çevre dostu, ekolojik binaların yapılmasını gündeme getirmiştir. Günümüzde sürdürülebilir, ekolojik ve çevre dostu binalar denilince karşımıza yeşil binalar çıkmaktadır. Yeşil binaların sayılarının giderek artması ile birlikte standartlaşma ve sertifikalandırma çalışmaları başlamıştır. Sertifikalar genel olarak, enerji ve su tüketimini azaltmaya yönelik sistemlerin olması, kullanılan yapı malzemelerin çevre dostu olması, bina içerisinde kullanıcı rahatlığına ilişkin aydınlatma, hava kalitesi, konfor gibi konuların dikkate alınması gibi önemli birkaç parametreye göre değerlendirme yapmakta ve bu yolla binalar sertifikalandırılmaktadır.